20 Mart 2014 Perşembe
Kitaplar ve Sigaralar - George Orwell
Geçtiğimiz yıl Sel Yayıncılık etiketiyle çıkan "Kitaplar ve Sigaralar", Orwell'ın makalelerinden oluşuyor. Kitapta yedi ana başlık bulunuyor. Kısaca hepsine değineceğim.
Kitaplar ve Sigaralar: Aynı zamanda kitaba da adını veren makalede George Orwell, çok önemli bir noktaya parmak basıyor.
8 Şubat 1946'da, Tribune'de yayınlanan bu yazıda, bir insanın okumaya ayırdığı parayı tahmini olarak hesaplıyor Orwell. İşe, kendi kitaplarının envanterini çıkarmakla başlıyor. Ardından kitaplara para harcamayan, okumamak için kitapların pahalı olduklarını dile getiren insanların yüzüne tokat gibi çarpacak tespitlerde bulunuyor. Ortaya çıkan sonuçları sigara ve biraya harcanan parayla karşılaştırması da, durumun ne kadar içler acısı olduğunu gözler önüne seriyor.
Kitapçı Anıları: Orwell bu makalesinde bizi kendi anılarına davet ediyor. Sahafta çalıştığı ve kitap sattığı yıllardan bahsediyor. Kitap satın alma amacıyla dükkana giren müşterilerin çeşitliliğinden dem vuruyor. Çok ilginç insanların varlığından bizleri haberdar ediyor. Detaylı olmasa da, sahaflar hakkında bilgiler veriyor. Son olarak, "Ama hayatım boyunca kitap ticaretiyle uğraşmak istemeyecek olmamın asıl nedeni, işin içindeyken kitap sevgimi kaybetmiş olmam. Eskiyen kitabın o tatlı kokusu artık beni cezbetmiyor. Bu koku zihnimde paranoyak müşteriler ve ölü kurt sinekleriyle fazlasıyla bütünleşmiş durumda," diyor.
Yazı, Kasım 1936'da Fortnightly'de yayınlanmış.
"Karşı cins için son derece çekici olduğunuzu ve en büyük hatanızın cömertliğiniz olduğunu anlatan her yıldız falı kuşkusuz 'doğru' gelecektir."
Bir Kitap Eleştirmeninin İtirafları: 3 Mayıs 1946'da Tribune, 5 Ağustos 1946'da da New Republic'te yayınlanan bu makale, bir diğer mesleğinin kitap eleştirmenliği olduğunu bildiğimiz Orwell'ın itiraflarından oluşuyor.
"Her kitabın üzerine eleştiri yazılmasını hak ettiği ön yargısı sorgulanmadığı sürece bu sorunların hiçbiri çözülemez," diyor ve "iyi kitap/kötü kitap" algısına yeni bir yorum getiriyor. Hatta, "Bana en iyi uygulama kitapların büyük çoğunluğunu göz ardı ederek kayda değer görünenler hakkında çok uzun -en azından 1000 kelimelik- eleştiri yazıları kaleme almak gibi gelmiştir hep," cümlesiyle de bu düşüncesini daha da ileri taşıyor.
Son olarak, bir kitap eleştirmeninin -muhtemelen kendisi- acınası halini betimlemesine rağmen, bir film eleştirmenine oranla daha iyi bir durumda olduğunu belirtiyor.
Yazının Korunması: Orwell bu makalesinde yazın sanatına çok geniş bir pencereden bakıyor. Ülkeler arası politik meselelerden totaliter devletlere, entellektüel özgürlükten yazarların içerisinde bulundukları durumlara kadar oldukça geniş bir yelpazede fikirlerini belirtiyor. Geleceğe dair kaygılarını da dile getirmekten kaçınmıyor.
Aralık 1946'da Polemik'in 2.sayında yayınlanmış "Yazanın Korunması".
Ülkem Sağ mı, Sol mu?: 1940'ın Sonbaharı'nda, Folios of New Writing'te yayınlanan bu makale, Orwell'ın savaş yıllarına dair hatırladıklarından oluşuyor. Makalenin başlığında yer alan soruyu direkt olarak sormasa da, dolaylı yoldan bunu başarıyor. Hatta savaştaki hiçbir şeyin, savaştan birkaç yıl önce batan Titanic kadar kendisini etkilemediğini söylüyor. Sanırım bu makaleye dair en ilginç şey de buydu.
Yoksulların Ölümü: 1929 yılında, Paris'te bir hastanede geçirdiği günleri anlatıyor Orwell, "Yoksulların Ölümü" adlı bu makalesinde. Yazı boyunca "X Hastanesi" olarak bahsediyor. Hastanenin çok pis olduğundan, hastalara gerektiği gibi bakılmamasından ve daha birçok olumsuz yönünden bahsederek, o iğrenç yere hastane denilemeyeceğini söylüyor. Ek olarak İngiltere'deki hastanelerle de bir kıyas yapıyor. Ardından daha fazla dayanamadığını ve o içler acısı mekandan arkasına dahi bakmadan kaçtığını öğreniyoruz.
Ne Günlerdi!: Kitaptaki son başlık olan "Ne Günlerdi!" kendi içerisinde altı ayrı bölüme ayrılmış durumda. Birinci kısımda Orwell'ın sekiz yaşına iniyoruz ve onun uyurken istemsizce altına kaçırdığı gerçeğini öğreniyoruz. Sırf bu yüzden birkaç kez dayak yemişliği de varmış hatta. İkinci bölümde de yine St. Cyprians'taki günlerinden bahsediyor. Bu sefer on-on iki yaşları civarında. Orwell'ın gençliğinden en sevdiği yazarları (Ian Hay, Thockeray, Kipling, H. G. Wells) öğrendiğimiz üçüncü bölümde, mutlu birkaç anısını daha öğreniyoruz. "Doğam gereği topluluk içinde bulunmaktan hoşlanmadığım doğru," diyor anlattıklarına ek olarak da.
Dördüncü bölümde cinsellik olgusu üzerinde duruyor Orwell. Henüz cinsellik hakkında hiçbir şey bilmediği çocukluk yıllarında, okulda baş gösteren eş cinsellik vakalarından sonra yeni yeni sorgulamaya başladığını ve ister istemez bu olaylardan kendisini de sorumlu tuttuğunu öğreniyoruz. Beşinci bölümde Orwell'ın Tanrı'yı sorgulamaya başlamasını, çevresindeki insanların İskoçya'ya hayranlığını öğreniyoruz. Bunların haricinde okuldaki bir kavgadan ve St. Cyprians'tan ayrılışından da bahsediyor.
Altıncı ve son bölümde ise çocuklar ve onların dünyaya bakış açılarından bahsede Orwell, "Tüm bunlar otuz yıldan da uzun bir zaman önceydi. Sormamız gereken soru bugünlerde de çocukların okulda aynı türden deneyimler yaşayıp yaşamadığı," diyerek, çocukluğunda yatılı okullarda yaşadığı olaylar ekseninde bugünü -yani 1947 yılını- ele alıyor.
Bu makalenin yazılış tarihi Mayıs 1947 yılı olmasına rağmen, ilk olarak Partison Review'de, Eylül-Ekim 1952'de yayınlanmış.
"Ayrıca çocukluk bir kesinti çağıdır."
"İnsan doğru niteliklere sahip olmak ya da doğru hisleri duymak istemiyor değildi, fakat bunları yapamıyordu. Doğru olan ile mümkün olan asla kesişmiyordu."
"Çünkü başarı ne yaptığınız ile değil, ne olduğunuz ile ölçülüyordu."
Genel: Orwell okurlarının kesinlikle kaçırmaması gerektiğini düşündüğüm çok iyi bir eser. Ve sadece Orwell okurlarının okumaması gerek tabii, makale/deneme okumayı seven herkes bir göz atmalı derim. Güzel şeyler var.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder