29 Mart 2014 Cumartesi

Deliliğin Dağlarında - Howard Phillips Lovecraft


Anlatmam gereken gerçeklerden kaçınılmaz olarak kuşku duyulacak; yine de eğer mantıksız ve inanılmaz gözüken şeyleri çıkaracak olsaydım, geriye hiçbir şey kalmazdı.

İlk defa Lovecraft okudum. Aslında Cthulhu Mitosu'yla tanımak gerekirdi Lovecraft'a, benim de amacım oydu lakin bulamadım hiçbir yerde ve elimde olan kitapla başlayayım dedim.

Öncelikle şunu söylemeliyim ki, çok ağır bir kitap Deliliğin Dağlarında. Okumayanlar ve merak edenler öyle macera kitabı beklemesinler sakın. Bilimsel ve felsefik yönleri daha fazla. Ha elbette bir macera söz konusu fakat kitabın yazıldığı tarihi de göz önünde bulundursak bunun günümüz macera kitaplarından çok farklı olduğunu söyleyebilirim.

Konu kısaca şöyle: Miskatonic Üniversitesi'nden bir keşif grubu helikopter ve benzeri uçan araçlarla Antarktika'ya gidip bölgeyi keşfe çıkıyorlar. Everest ve Himalayalar'dan bile daha yüksek dağlar ve dağlara oyulmuş mağaralar görüyorlar. Bu ve bunun gibi ilginç coğrafi şekiller karşısında hayrete düşen ekip, milyonlarca yıl önceki olayları açığa çıkaracak olan mağaralara adım atıyorlar.

Bu dehşetengiz şeylerin gün yüzüne çıkmasından itibaren gerilim havası da iyiden iyiye hissediliyor. Kitabın sonlarına doğru özellikle daha da baskın olabiliyor bu durum. Fakat "korku" olgusu bulunmuyor pek. Yani ben korkmadım, korkabileceğim bir şey yoktu çünkü. Ama gerildiğimi itiraf etmeliyim. Sayfalarca tasviri soluksuz okuduğum dakikalar oldu. Tüylerim ürperdi bazı kısımlarda.

Biraz LeGuin'in tarzını andırdı bana Lovecraft. Diyalogsuz geçen sayfalarca tasvir ve sadece olayı anlatma arzusu. Bu durumda Levecraft, LeGuin'in etkilendiği kişiler arasında olabilir. Ama tabii ki bu bir tahmin. Olmayabilir de.

Sayfalarca tasvir demişken, evet bu doğru, "neredeyse diyalogsuz" bir kitap bu. Ve bilimsel terimler de bir hayli fazla. Bu yüzden herkesin okuyabileceği türden değil. Ben de itiraf etmeliyim ki, kolay bir okuma olmadı, zorlandım biraz. Ama bir kitabı yarım bırakmak adetim değildir. Bu yüzden sonuna kadar okuyup bitirdim.

Bitirdiğim için de pişman değilim açıkçası. Çünkü okuduğum birçok yoruma göre, harcadığı zamana üzülenler, bu mudur Lovecraft diyenler, daha iyi bir şeyler beklediğini söyleyenler mevcut. Ben öyle düşünmüyorum en azından. Sıkılmadan, yavaş yavaş okudum. Lovecraft'ın tarzı hakkında az da olsa bilgim olmuş oldu böylelikle.

Umarım yakın zamanda da Cthulhu'yu okuyabilirim.

2 yorum:

  1. Diyaloglar konusunda Lovecraft başarılı değil zaten, bu nedenle diyalog olsaydı da sizi çok tatmin etmezdi. İçe kapanık, biraz da xenofobik bir adam olduğundan bence insan ilişkileri konusunda zayıf, bunu da hikayelerde görüyorsunuz.

    YanıtlaSil
  2. Evet, Lovecraft çocukluktan itibaren içe kapanıkmış, bunu ben de bir yerde okumuştum. Zaten bu sebeple kendisini yazmaya adamış ve yaşadıklarının da etkisiyle bu tip karanlık şeyler kaleme almış.

    Diyalogsuz olması kitabın bir eksisi değil bence de, ben bu haliyle de sevdim kitabın dilini. Okuması biraz zor olsa da, kalite kokan bir eserdi.

    YanıtlaSil