24 Ekim 2014 Cuma

Orange is the New Black (2. Sezon)


İkinci sezonu da izleyip bitirdim, şimdi üçüncü sezonu bekleyenler kervanına katılabilirim.

Dizinin ikinci sezonu da tıpkı ilki gibi yine 13 bölümden oluşuyor. Yine her bölümde farklı bir karakterin hapishaneden önceki hayatına odaklanıyor ve kalan sürede de Piper'ın macerasını izlemeye devam ediyoruz.

İlk bölümde Piper tahliye için başka bir hapishaneye naklediliyor ve bu sayede farklı bir hapishene ortamına daha şahit oluyoruz. Ama tabii ki Piper gibi biz de eski hapishane ortamını özlüyoruz. Tahliye Alex'e yarıyor, o salıveriliyor fakat Piper yeniden eski hapishenesine gönderiliyor. Sevgilisiyle de ayrılan Piper, çok daha zor günler geçirmeye başlıyor. Sevgilisinin, en yakın kız arkadaşı Polly ile birlikte olmaları ise Piper için son nokta oluyor.

İkinci sezonun en önemli olaylarından biri ise hiç kuşkusuz, haspihanenin eski dönemlerinde en çok korkulan isim olan Vee'nin tekrar hapisheneye girmesi ve siyahlar ile beyazların arasının açılmasında başrol oynamasıdır. Sigara ve uyuşturucu ticareti ile kısa sürede hapishenede en çok korkulan ve saygı duyulan biri hale gelecektir tekrardan. Fakat sezon finalinde tam kaçtığı sırada araba çarpmasına (çarpan kaçak mahkum bilinçli olarak yaptı) üzüldüm. Umarım ölmemiştir de tekrar izleyebilme fırsatı buluruz üçüncü sezonda.

Red'in mutfağı kaybetmesi ve işin başına Latin kadınların geçmesi de yine bahsedilmesi gereken bir konu zira bu değişim hapishane dengelerini iyiden iyiye değiştirdi. Eski gücünü kaybeden Red, küllerinden yeniden doğmak için Altın Kadınlar'la planlar yapacaktır.

Hapishane yönetiminde de çalkalanmalar meydana gelecektir. Natalie'nin yaptığı yolsuzlukları gün yüzüne çıkaran Piper sayesinde Joe Caputo başa gelecektir ve buna istinaden de Piper'ın başka bir hapishaneye transferi engellenecektir.

Harika bir karakter değişimine sahne olduğumuz Sam Healy ise mahkumlar için "Güvenli Bir Yer" adında bir etkinlik düzenler. İlk zamanlarda olumlu sonuç verse de, zamanla katılımın sıfıra indiği için büyük bir hayal kırıklığına uğrar. Sevdiği kadının değişiminde önemli bir rol oynadığı Healy'i oynayan Michael Harney bir tebriği hak ediyor. Harney haricinde çok iyi bir oyunculuk daha var dizide, hatta en iyisi olmaya bile aday: Uzo Aduba'nın canlandırdığı Suzanne 'Crazy Eyes' Warren karakterini izlemek oldukça keyifli.

Aslında söylenecek daha bir sürü şey var fakat daha fazla uzatmayayım.

Orange is the New Black'i izlemenizi öneririm. Tabii önce kitabı da okuyabilirsiniz.

18 Ekim 2014 Cumartesi

Dexter (7. Sezon)


 Henüz izlemediyseniz okumanız tavsiye edilmez. (7.sezon)

Kısaca söylemek gerekirse: En sevdiğim Dexter sezonu kesinlikle 7.sezon oldu.

Birkaç hafta oluyor sezonu bitireli. Bitirdikten hemen sonra sıcağı sıcağına bir yorum yazsaydım daha iyi olabilirdi tabii ki fakat yine de sezonun önemli olaylarını unutmuş değilim.

Hep merak ediyordum, Debra ağbisi Dexter'ın bir seri katil olduğunu öğrendiğinde ne tepki verecekti? Bu gerçeği bilerek onunla nasıl yaşayacaktı? Yoksa kabullenmeyip onu adalete teslim mi edecekti? İşte bu sezonda bu çok merak ettiğim sorularıma cevaplar buldum ve kesinlikle de tatmin oldum.

Debra'nın 6. sezonda Dexter'a aşık olmasını ilk başlarda garipsemiştim fakat daha sonra "neden olmasın?" diye sordum kendime ve olmaması için herhangi bir mantıklı cevap bulamadım. Aşk bu, ne zaman ve nasıl olacağı belli olmaz. Kime olacağıysa asla. Nitekim bu gerçeği kabullendikten sonra 7. sezondaki senaryo çok daha tutarlı bir hale geliyor.

Bu sezonu en sevdiğim sezon ilan etmemin başında elbette ki Hannah McKay geliyor. Yvonne Strahovski'nin oynadığı karakter oldukça çekiciydi. Dexter'la olan ilişkileri biraz hastalıklı başlasa da, zamanla düzene gireceğini düşünüyordum. Fakat finale doğru işler hiç de umduğum gibi gitmedi ve Debra ile Hannah'ın aralarının açık olması sebebi ile, Dexter tam olarak istediğini elde edememiş oldu. Oysa ki onları mutlu olarak görmek bir seyirci olarak beni sevindirirdi.

Hannah'ın yanı sıra bir karakter daha vardı bu sezona güç veren ve keyifle izlememi sağlayan: Isaak Sirko. Çok sağlam bir karakter yaratmış senaristler lakin çok da çabuk harcadılar. Sadece dokuz bölümde izleyebildik kendisini ama diziye bıraktığı iz büyüktür kanımca. Ölmesine yakın gay olduğunu öğrenip bir şok yaşasak da, karakteri itibarıyla birçok Dexter izleyicisinin kalbinde taht kurmuş bulunmakta. Özellikle ölmeden önceki Dexter'la olan son diyalogları mükkemmeldi, çok doğru tespitlerde bulundu ve fikirleri ile beni etkiledi.

Sezonun en önemli olaylarından biri ise hiç şüphesiz Maria LaGuerta'nın ölümü idi. Geçen sezonda kilise enkazında bulduğu kan lamınının peşini bırakmayan ve bu sezon boyunca da bunun izini sürerek Dexter'ın Liman Koyu Kasabı olduğunu ve aslında Doakes'un suçsuz yere öldüğünü kanıtlamaya çalışan LaGuerta'yı finalde çok acı bir sürpriz bekliyordu... Aslında onu değil, tüm izleyicileri. Kardeşi ve aynı zamanda aşık olduğu adam konumundaki Dexter'ı korumak adına Maria'yı kendi silahıyla vuran Debra, inanıyorum ki bunu çok kolay atlatamayacak. Dexter yüzünden sürekli bir düşüş yaşayan Debra kelimenin tam anlamıyla dibe vurmuş  durumda. Bu sebepten dolayı 8. sezonda nasıl bir ruh hali içerisinde olacağını şimdiden merak etmeye başladım.

Sezonun en etkileyici sahnesi benim için sezon finalinin son üç dakikası idi. Dexter ve Debra'nın arka arkaya yürüdükleri ve içlerinde fırtınalar koptuğu halde dışlarına hiçbir şey yansıtmadan partiye katılmaları beni çok etkiledi. Zaman zaman açıp izliyorum hatta o son sahneyi.


Parti demişken, Angel'in emekli olduğunu ve kendisine bir mekan açtığını da belirtmek gerek. Artık bu işlerden elini eteğini çeken Angel Batista'nın son sezonda mesleğe döneceğiyle ilgili bir his var içimde. Bekleyip göreceğim. Açıkçası onsuz ekip eksik kalır.

Tüm bu olaylara nazaran nispeten daha önemsiz bir şey daha yaşandı, o da şuydu: Louis'in ölümü. Geçen sezondan itibaren Dexter'a musallat olan ve gün geçtikçe sınırlarını zorlayan Louis'in gidici olduğunu anlamıştık az çok fakat bunun Dexter'ın elinden değil de, Isaak Sirko ve adamlarının elinden olması şaşırtıcı idi. Ama nihayetinde öldü ve Dexter da rahat bir nefes almış oldu.

Son olarak, Quinn'in bu sezondaki birçok davranışını tasvip etmiyor ve yeni sezonda düzelmesini, en azından eski klasik Quinn olmasını temenni ediyorum. Masuka için bir eleştirim yok, o herzamanki gibi neşeli ve senaryo gereği zaman zaman izleyiciyi de neşelendirmeyi beceriyor.

Artık önümde tek bir sezon kaldı, sonra Dexter yok... Şimdiden üzülmeye başladım. Hem zaten son sezon için en kötüsü diyorlar, finali ise felaketmiş. Ama bilmiyorum, izleyip karar vereceğim elbette fakat en azından birkaç ay daha izlemeyi düşünmüyorum.