Büyücü, İngiliz romancı Fowles'un ilk romanı. Bir edebiyat şöleni. Başyapıt.
John Fowles oldukça ilgimi çeken bir yazardı. Hiçbir kitabını okumamış olmama rağmen, onu seviyordum. Mesela bu Oğuz Atay için de geçerliydi. Okuduktan sonra her ikisini de daha çok sevmeye başladım.
Kalınlığıyla ters orantılı bir şekilde, kısa sürede tükettim Büyücü'yü. Bunda bir değil birden fazla sebep vardı elbette. Duru ve akıcı bir dille yazılmış olması bu sebeplerden biri olabilir rahatlıkla fakat kesinlikle en önemli sebep bu değildi. Klasik tabirle, daha ilk satırlardan beni içine aldı kitap ve son sayfaya dek de bırakmadı. Bittiğindeyse uzun süre üzerinde düşündüm. Çünkü John Fowles kitabına mutlak bir son yazmamış, açık bir kapı bırakmış. Ve ben bu tip kitapları çok severim.
Baş karakterimiz Nicholas Urfe, yirmili yaşlarının ortalarında, kadınlar tarafından çekici bulunan ve çok da anormal özelliklere sahip olmayan bir İngiliz beyefendisidir. En başta onun hayatını okuyacağımız izlenimine kapılırız, bir süre bu doğrultuda da ilerler zaten kitap lakin arka kapakta da dediği üzere, Büyücü, bir muammanın romanıdır. Peki ne demek bu?
Fowles, onlarca değişik konuda, yüzlerce tespitte bulunuyor ve bunu öyle güzel yapıyor, satır aralarına öyle güzel serpiştiriyor ki, kalemine hayran kalmamak elde değil. Kitapların altlarını çizmeyen, not alan birisi olarak şunu söyleyebilirim ki, hiç bir kitapta bu kadar not almamıştım. Tam on sayfa. Kitabı okuduktan sonra bu notlarımı tekrar okudum ve bu eşsiz cümleleri sindirmeye çalıştım.
(Hafif spoiler.)
Baş kişimiz Nicholas Urfe, Phraxos adlı bir Yunan adasında yer alan yatılı okula İngilizce öğretmeni olarak atanır. İşte olan biten her şey de bu gizemli adada yaşanır. Urfe, Alison'la ayrılıklarından sonra oldukça zor zamanlar geçirir ve bu kadınsız adada çıldırmak üzeredir. Aslında ada ortamı çok iyi olsa da, yalnızlık onu tüketmektedir. Öyle ki, intiharın eşiğine dahi gelir. İşte tam bu esnada Fowles'un yarattığı gizemli karakter Conchis devreye girer. Bourani'deki bir malikenin sahibi olan bu zengin ve yaşlı adam, Urfe'un hayatını kökten değiştirecektir.
Nicholas Urfe, Maurice Conchis ile tanıştıktan sonra sık sık onu ziyaret eder. Daha doğrusu Conchis, ona bir sonraki hafta da gelmesini söyleyerek davet eder ve Urfe da Bourani ziyaretlerinin her birinde çok ilginç şeyler öğrenir. Daha ilk görüşte Conchis'in normal bir insan olmadığını anlayan Urfe, onun hayat hikayesini dinler ve ona saygı duymaya başlar. Conchis'in anlattığı her şeye inanan Urfe, bir süre sonra bazı tutarsızlıklar keşfedecektir. Conchis'e ek olarak yeni gizemli karakterler katılır kurguya ve tıpkı Urfe gibi okur da tokat üstüne tokat yer.
Bir süre sonra anlatılanları sorgulamaya başlayan Urfe, kendisinin seçilmiş kişi olduğunu ve burada kendisine karşı bir oyun sahnelendiğini anlar. Yani Fowles'un kitabına ilk başta koymayı düşündüğü isim: Tanrı Oyunu.
(Hafif spoiler sonu.)
John Fowles tıpkı yarattığı karakter Nicholas Urfe gibi bizi de her sayfada ters köşeye yatırmaya devam ederek finale kadar getiriyor. Zaman zaman elimizden tutup kaldıran yazarın tek bir amacı var: bir tokat daha atıp yeniden yere sermek. Kısaca baş döndürücü bir roman Büyücü!
Nicholas Urfe, Maurice Conchis, Alison Kely, Julie, June, Joe ve diğerleri... Bir romandan daha fazlası Büyücü. Beni en çok etkileyen kitaplardan biri oldu ve John Fowles da en sevdiğim yazarlar arasına girdi şimdiden. Çok, çok üzüldüm bittiğine ama kesinlikle tekrar okuyacağım. Kütüphanemin en değerli köşesinde yerini aldı bile çoktan. Herkese öneririm.
Fowles, onlarca değişik konuda, yüzlerce tespitte bulunuyor ve bunu öyle güzel yapıyor, satır aralarına öyle güzel serpiştiriyor ki, kalemine hayran kalmamak elde değil. Kitapların altlarını çizmeyen, not alan birisi olarak şunu söyleyebilirim ki, hiç bir kitapta bu kadar not almamıştım. Tam on sayfa. Kitabı okuduktan sonra bu notlarımı tekrar okudum ve bu eşsiz cümleleri sindirmeye çalıştım.
(Hafif spoiler.)
Baş kişimiz Nicholas Urfe, Phraxos adlı bir Yunan adasında yer alan yatılı okula İngilizce öğretmeni olarak atanır. İşte olan biten her şey de bu gizemli adada yaşanır. Urfe, Alison'la ayrılıklarından sonra oldukça zor zamanlar geçirir ve bu kadınsız adada çıldırmak üzeredir. Aslında ada ortamı çok iyi olsa da, yalnızlık onu tüketmektedir. Öyle ki, intiharın eşiğine dahi gelir. İşte tam bu esnada Fowles'un yarattığı gizemli karakter Conchis devreye girer. Bourani'deki bir malikenin sahibi olan bu zengin ve yaşlı adam, Urfe'un hayatını kökten değiştirecektir.
Nicholas Urfe, Maurice Conchis ile tanıştıktan sonra sık sık onu ziyaret eder. Daha doğrusu Conchis, ona bir sonraki hafta da gelmesini söyleyerek davet eder ve Urfe da Bourani ziyaretlerinin her birinde çok ilginç şeyler öğrenir. Daha ilk görüşte Conchis'in normal bir insan olmadığını anlayan Urfe, onun hayat hikayesini dinler ve ona saygı duymaya başlar. Conchis'in anlattığı her şeye inanan Urfe, bir süre sonra bazı tutarsızlıklar keşfedecektir. Conchis'e ek olarak yeni gizemli karakterler katılır kurguya ve tıpkı Urfe gibi okur da tokat üstüne tokat yer.
Bir süre sonra anlatılanları sorgulamaya başlayan Urfe, kendisinin seçilmiş kişi olduğunu ve burada kendisine karşı bir oyun sahnelendiğini anlar. Yani Fowles'un kitabına ilk başta koymayı düşündüğü isim: Tanrı Oyunu.
(Hafif spoiler sonu.)
John Fowles tıpkı yarattığı karakter Nicholas Urfe gibi bizi de her sayfada ters köşeye yatırmaya devam ederek finale kadar getiriyor. Zaman zaman elimizden tutup kaldıran yazarın tek bir amacı var: bir tokat daha atıp yeniden yere sermek. Kısaca baş döndürücü bir roman Büyücü!
Nicholas Urfe, Maurice Conchis, Alison Kely, Julie, June, Joe ve diğerleri... Bir romandan daha fazlası Büyücü. Beni en çok etkileyen kitaplardan biri oldu ve John Fowles da en sevdiğim yazarlar arasına girdi şimdiden. Çok, çok üzüldüm bittiğine ama kesinlikle tekrar okuyacağım. Kütüphanemin en değerli köşesinde yerini aldı bile çoktan. Herkese öneririm.
kitabı 1996 da okumuştum. bu günlerde tekrar okumayı düşünürken hakkında yazılan eleştirileri okumak istedim. bu yazıyı değerli buldum. okurken not alma alışkanlığını da satırların altını çizmek kitaba saygısızlık gibi gelmiştir.
YanıtlaSil