29 Eylül 2014 Pazartesi

Aile Çay Bahçesi - Yekta Kopan



Yıllardır takip ettiğim ve kültür&sanat alanındaki birikimine hayran olduğum Yekta Kopan'ı ilk kez okudum. Yayınlanan son kitabı ile başladım ama asla son olmayacak. Hatta hiç vakit kaybetmeden Kara Kedinin Gölgesi adlı öykü kitabına başladım bile. Bu romanı çok sevmiş olsam da, nedense içimde Yekta Kopan'ın öykülerini daha çok seveceğime dair bir his var. Öykülerini de okudukça değerlendireceğim elbette fakat ilk önce bu kitaba dair bir şeyler söylemek gerek:

Aile Çay Bahçesi oldukça yalın bir dille yazılmış, etkileyici bir aile portresi sunuyor okura. Ucu açık biten romanlar bana göre başarılı bir sonla bitmiş demektir, aynı zamanda da yazarın cesur olduğunun kanıtıdır. İşbu sebeple ben bu kitabı sevdiğimi rahatlıkla söyleyebilirim.

Müzeyyen'in gözünden anlatılıyor her şey. Farklı zaman sıçramalarına gidip geliyoruz kitap boyunca, hayat hikayesi sıralı bir şekilde anlatılmıyor yani. Müzeyyen, bir kız kardeşi olacağını öğrendiğinde dünyası başına yıkılır. O çocuk aklıyla bu duruma çeşitli açıklamalar getirmeye çalışır. Acaba anne ve babası ondan sıkılmışlar mıdır? Onunla ilgilenmeyi ikinci plana atmayı mı düşünüyorlardır? Aslında hiçbiri, onlar sadece aile bağlarını belki daha da güçlendireceğine inandıkları bir çocuk istemektedirler. O çocuğun, aileyi yıkıma sürükleyeceğini nereden bilebilirlerdi ki?

Kimse bilemezdi elbette fakat Müzeyyen'in içine doğmuş olacak ki, hiçbir zaman bir kardeşi olmasını istemedi. Çiğdem doğduğunda her şeyin kötüye gideceğini düşünüyordu ve aslında tahminlerinde de başarılı oldu denebilir. Annesinin ölümüne sebebiyet veren Çiğdem, Müzeyyen'den hiçbir zaman bir şefkat belirtisi görmeden büyüdü. Babaları ise zaten uçuk bir adamın tekiydi ve kadınlarla haşır neşir olmaktan çocuklarına vakit ayırmak aklına bile gelmemişti.

Müzeyyen'in babasını öldürmesine ben aslında pek şaşırmadım, bekliyordum böyle bir şey. Fakat yine de üzüldüm. Ve kitap ucu açık bitti demiştim, işte eğer birkaç satır daha devam etseydi kitap, işte o zaman Çiğdem'in de, Müzeyyen tarafından o kayalıklardan aşağı atıldığını okumuş olabilirdik. En azından benim tahminim bu yönde, ilk bölümden itibaren hem de.

Kitapta güzel aforizmalar da mevcuttu. Yekta Kopan'ın duru Türkçesiyle oldukça hoş bir okumalık oldu benim için. Hüzün dolu bir aile trajedisi okumak isteyenlere önerimdir.

Alıntılar:
"Korkularımızla öldürüyoruz zamanı."

"İnsan değil bizim adımız; yalancı, katil, ikiyüzlü, rezil..."

"O, tadına doyum olmaz bir şiirdi, ben taslak halinde bir roman."

"İnsan rüyasında bile unutmamalı kim olduğunu."

"Bir hatayı başka bir hatayla örterek geçecekti ömrüm. Pentimento. Yine pentimento. Hamlet avuçlayacaktı Yorick'in kafatasını, Turgut fısıldayacaktı Olric'e, "Ne kadar kazısam hep pentimento Olric!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder