29 Temmuz 2014 Salı
Orange is the New Black (1. Sezon)
İlk defa bir Netflix dizisi izledim. Aslında uzun zamandır House of Cards'ı izlemeyi düşünüyordum fakat anlık bir karar ile Orange Is the New Black'e başladım ve bir çırpıda da ilk sezonunu bitirdim. Bildiğiniz üzere Netflix kanalı dizilerini bölüm bölüm değil, sezon sezon yayınlıyor. Evet, çok ilginç bir politika ama şu an bana bir yararı olduğunu söyleyemem. Birinci sezon zaten geçen sene yayınlanmıştı, ikinci sezonun çevirileri ise benim ilk sezonu izlediğim anda tamamlandı. Ama mecburen üçüncü sezonu beklemek zorundayım. Her neyse. Diziden bahsedeyim ben.
Orange Is the New Black bir hapishane dizisi. Aklınıza hemen OZ ve Prison Break gibi diziler gelmiştir muhtemelen fakat bu dizinin onlardan kocaman bir farkı bulunmakta: Konu erkekler hapishanesinde değil, kadınlar hapishanesinde geçiyor. Bu da, diziyi televizyon tarihindeki ender yapımlar kategorisine sokmaya yetiyor.
Tabii hemen burada bir parantez açmak gerekiyor: Dizi, aynı adlı kitaptan uyarlama. Yazarımız Piper Kerman da yine dizinin baş karakteri konumunda. Anlayacağınız, bu 1993 yılında başlamış ve on beş ay sonrasında sonlanmış gerçek bir hikaye.
Piper Kerman, son derece iyi bir aile tarafından yetiştirilmiş tahsilli, zeki bir kadındır. Günün birinde Alex Vause adlı bir kadına aşık olan Piper, uzun süreli bir ilişki yaşar. Gayet şatafatlı bir hayata yelken açmıştır ve paralar adeta havada uçuşmaktadır. Bu yeni yaşama kapılan Piper Kerman, paranın kaynağının uyuşturucu karteli olduğunu ve kendi isminin de içerisinde bulunduğunu yıllar sonra öğrenecektir. Öğrenmekle de kalmayıp, on beş aylık hapis cezasını çekmek zorunda kalacaktır.
İşte tüm bunlar yaşanmış ve bitmiş bir şekilde başlıyor dizi. Piper Kerman, Alex adlı kadından sonra kendisine bu sefer Larry adında yakışıklı bir erkek bulmuştur. Cinsel tercihi dahil hayatında birçok şey değişmiş bir halde, hapishaneye gitmek üzere son hazırlıklarını yapmaktadır. Nişanlısı konumundaki Larry, arabayla sevgilisini hapishaneye bırakır ve Piper için hapishane hayatı başlar.
Bu andan sonra, biz de izleyiciler olarak kadınlarla dolu bir hapishanede yaşanan olayları izlemeye başlıyoruz. Ama arada sırada kameralar Piper'ın sevgilisi Larry'i ve Piper'ın hayatındaki diğer insanları da gösteriyor. Bir hapis cezasının tüm bu karakterler üzerindeki etkileri çok güzel bir şekilde aktarılıyor izleyiciye.
Hapishanede birbirinden ilginç kişilerle tanışır Piper ve yeni yaşam alanına ayak uydurmaya çalışır. Fakat bu, onun için hiç de kolay olmayacaktır. Amacı hiçbir belaya bulaşmadan hapishanedeki süresini doldurmaktır lakin bela sürekli onun başındadır. Çok zor günler geçirir Piper ve bu da ilerleyen zamanlarda daha da zor günler geçireceğinin habercisidir.
Eski sevgilisi Alex'in de aynı hapishanede yer alıyor olması sebebi ile, eski defterler bir kez daha açılacak ve Piper-Alex-Larry üçgeni gittikçe daralacaktır. Bu üç karakter arasındaki çatışma izleyiciler açısından olumlu elbette. Senaryo ve oyunculukların da güzel olması diziyi daha da çekici hale getiriyor. En beğendiğim oyunculardan ikisi Taylor Schilling (Piper Chapman) ve Pablo Schreiber (George 'Pornstache' Mendez).
Ve bir de, daha ilk bölümden HBO'nun efsane hapishane dizisi OZ'a gönderme yapılması hoşuma giden noktalardan bir diğeri idi. Bahsettiğim sahneyi bırakıyorum aşağıya:
https://scontent-a-vie.xx.fbcdn.net/hphotos-xfp1/t1.0-9/983742_712774092121664_8460930743217603483_n.png
Velhasıl kelam, ilk sezon itibarıyla ben diziyi beğendim. İkinci sezonu da yakın bir tarihte izlemeyi umuyorum.
Hapishane yapımlarından hoşlananlara önerilir.
Not: Kitap kısa bir süre önce April Yayıncılık'tan çıktı. Dizinin ardından onu da okumayı planlıyorum. Diziye başlamadan önce çıkmış olsaydı ilk olarak kitabı okumak daha iyi olabilirdi tabii.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)